Bu kısa filmi yıllar önce izlemiş ve çok hoşuma gitmişti. Bugünse
bana daha farklı geldi. Bakmak ile görmek arasındaki farkı anlatma gereği
hissettim..
Aslında bu konunun daha geçmişi vardır bende. İlk bakmak ve
görmek arasındaki farkı lise edebiyat kitabında Peyami Safa’nın bir yazısından
alıntı yapılarak yazılmış, okuduğumda da ‘’Evet ya bakıyoruz ama görmüyoruz ‘’demiş
ve o yazıdan sonra daha bir görerek bakma gereği duymuştum.
Bakmak ile Görmek
arasındaki ince fark ;
Bakınca yalnız seyrederiz, görünce bir hükme varırız.
Bakmak sadece gözle olur. Görmek, akıl, kalp ve gözün devreye girmesiyle gerçekleşir.
Bakmak bir göz hareketi, görmek bir şuur faaliyetidir.
Bakınca yalnız seyrederiz, görünce bir hükme varırız.
Bakmak sadece gözle olur. Görmek, akıl, kalp ve gözün devreye girmesiyle gerçekleşir.
Bakmak bir göz hareketi, görmek bir şuur faaliyetidir.
Bakınca severiz, görünce hayran oluruz.
Bakmak şahitliği, görmek derinliği ifade eder.
Bakışta geçicilik, görüşte seçicilik vardır.
Bakmanın üst seviyesi tanımak, görmenin ki ise yaşamaktır.
Bakan kişi anlatır, gören kişi sorgular ve yorumlar.
Bakınca kenardan tutarız, görünce iki elle sarılırız.
Bakmak en fazla tanımakla, görmek anlayıp kavramakla sonuçlanır.
Bakışta geçicilik, görüşte seçicilik vardır.
Bakmanın üst seviyesi tanımak, görmenin ki ise yaşamaktır.
Bakan kişi anlatır, gören kişi sorgular ve yorumlar.
Bakınca kenardan tutarız, görünce iki elle sarılırız.
Bakmak en fazla tanımakla, görmek anlayıp kavramakla sonuçlanır.
Olaya bakış şeklimiz
aslında bizim aynadaki suretimizin ta kendisidir. Ne kadar ufkumuzu
aydınlatabilirsek o kadar kendimizi tanıyabiliriz. Bunu başarabildiğimiz
takdirde baktıklarımızın çok ötesinde anlamlara ulaşırız sonrasın da
çevremizdeki sırları keşfetmeye başlarız. Vakti zamanında bir geometri hocamız
vardı ve sürekli şöyle derdi : ''Zor soru yoktur! Sadece görünen soru ve
görünmeyen soru vardır.'' aklıma o geldi birden. Görünen ve görünmeyen hep bir
yerde durur aslında biz sadece ona ne kadarlık bir görüş mesafesindeyiz önemli
olan bu. Genel bir bakış açısı ve dikkat lazım bilinmeyene ulaşmak için. Tasavvuf
anlamında bilinmeye (görünmeyene) ulaşmak için ise sadece kalp gözünün açık
olması yeterlidir. Aynı olaya iki kişinin farklı yaklaşımlarda bulunması da
sırf bu yüzdendir. Kötü bir durumla karşılaşıldığında, lanet okumakta olayı
hayra yormak da bakış açımızın derinliğinden izler taşır. Bir olayın birden
farklı görünen tarafı olduğu için bardağın hep dolu tarafından bakmayı görmek,
bakmakla değil tamamen görmekle ilgilidir. Bu yüzden gördüklerimiz
baktıklarımızdan çok daha önemli anlamlar yüklenir. Yükü ağır, görüş açısı
derindir.Bize biz kadar yakında durur ama bir o kadar da uzaktır...
PEKİ YA SİZ?..
BAKIYOR MUSUNUZ YA DA GÖRÜYOR MUSUNUZ?
YA DA... BAKTIKLARINIZI GÖREBİLİYOR MUSUNUZ?
BAKIP DA GÖRMEYENLERE, GÖRÜP DE ANLAMAYANLARA!.
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder